6 - 15 Aralık 2011 - Dünyada 10 bin 950. gün
Kalbinizde küçücük bir delik açın. Bir teoriye göre, tüm evreni yeteri kadar sıkıştırıp tüm maddeyi yoğunlaştırdığınızda bu küçücük deliğe sığacaktır. Dünyaacısı dedikleri şey bunun bilgisi, Büyük Patlama dedikleri şey ise bu bilgiye dayanamayan kalbin infilak etmesidir.
Ölmek bilincini çok küçük yaşlarda edinmiş bir canlı, dünyaya onu severek nasıl bakabilir? Cenneti bırakıp gidecek olmanın acı bilgisi sevgiye yer bırakmayacak biçimde nefretle dolduracaktır kişiyi. Bırakıp gidememenin ama bir gün mutlaka gidecek olmanın derin kederi. Bundan sonrası asla alınamayacak ama asla da vazgeçilemeyecek bir intikamın öyküsü oluyor.
Uzun süredir insan ömrünün çok kısa değil çok uzun olduğunu düşünüyorum. En azından monotonluğun farkındalığına sahip bir canlı için yeterince uzun. Ya da saat 03:17’de hala uyanık olan bir canlı için.
Günler geceleri, geceler günleri kovalayıp duruyor. Yılan kendi kuyruğunu yemeye devam ediyor. Tanrılardan tekerleği çalıp insanlara armağan ettiği için lanetlenmiş bir kamyon sürücüsü… Ne taşıdığı bir yük, ne mola vereceği bir yol üstü lokantası, ne de yaklaşmakta olan bir son durak var.
40 yıl. Bir insanın yaşamda kalması için optimum süre bu olmalı. Bundan sonrası ilişki bittiği halde ayrılmaktan bahs açmayan kişinin sefaleti haline geliyor. İyimserleri de yeterince inceledim. Sonunda haklı çıkanlar ve “ben demiştim” diyenler kötümser gerçekçiler oluyor. Umutla dolu insanların mutlu sefaleti kadar mide bulandırıcı az şey var. Bir çeşit ortak aptallığa sahip olduklarını da gördüm.
Umudun mekanizması basit bir prensiple işliyor: Geleceği düşünebilmek. İnsan bu yetenek ve bir miktar pençe ile doğan bir yaratık. Daha sonra yalnızca pençeleri ile hayatta kalamadığı için dişler oluşuyor.
Umudun mekanizması basit bir prensiple işliyor: Geleceği düşünebilmek. İnsan bu yetenek ve bir miktar pençe ile doğan bir yaratık. Daha sonra yalnızca pençeleri ile hayatta kalamadığı için dişler oluşuyor.
Sanatın özünde de bu geleceği düşünsel olarak kurabilme yeteneği yatıyor. En azından hikaye anlatıcıları için durum bu. Geçmişi de anlatsanız, şimdiyi de anlatsanız; hikayeniz tamamen kurmaca ama gerçekçi ya da tamamen kurmaca ama gerçeküstü de olsa temelinde yatan yetenek değişmiyor.
Geceleri belli bir saati aştıktan sonra ise insanın önünde gelecekle ilgili birkaç seçenek kalıyor:
- Kendini öldür.
- Çocuk yetiştirmeye karar ver ve bunun için harekete geç.
- Bira iç.
İlk seçenek gerçekten akıllı ve kendini kandırmayı bırakmış ya da becerememiş insanların seçeneği. Bundan sonraki tüm seçenekler ise ilk seçeneği işaretlemediğinde elinde kalan hileler. Kendini öldüremediğin için dünya güzel sanıyorsun. Dönme dolabın 10 bin 950. turunu atan biri için kusursuz bir çözüm.
Hayatımız o kadar monoton ki, neredeyse kusursuz.
Yorumlar
Yorum Gönder